Sosyal Medya

Makale

Mehmet Akif Hindikuş Dağları’nda

1936 yılının 27 Aralık günü... Bir ÅŸair, Ä°stiklal Caddesi’nin meÅŸhur Mısır Apartmanı’nda ruhunu Rahman’a sessiz sedasız teslim ediyor. Ertesi gün bir üniversite öÄŸrencisi, gazetede çıkmış küçücük bir haberi fark edip arkadaÅŸlarını örgütlemese cenazesi de sessiz sedasız kaldırılacak. Fakat bu örgütleme sayesinde binlerce insan Edirnekapı ÅžehitliÄŸi’ne yürüyor ve böylelikle Ä°stiklal Marşı ÅŸairimiz Mehmet Akif Ersoy’un cenazesi ‘kendiliÄŸinden geliÅŸen’ unutulmaz bir törene dönüÅŸüyor.

Mehmet Akif’i Mehmet Akif haline getiren dört temel hususiyet var: Aksiyon adamlığı, keskin zekâsı, minnetsizliÄŸi ve millet (yani ümmet) için çarpan kalbi. 

Döneminin sırça köÅŸkünde oturan pek çok ÅŸairinin aksine durmaksızın ‘mücadeleye gömülü’ bir hayat sürdü Mehmet Akif. Dergi çıkardı, Abdülhamit’in istibdadına karşı çıktı, TeÅŸkilat-ı Mahsusa’ya katıldı, Ä°stiklal Savaşı esnasında il il gezerek camilerin minberinden ‘istiklal yanlısı’ vaazlar verdi.

1920’de mücadelenin kalbine, Ankara’ya geldi. Meclis kayıtlarında adının yanında ‘Burdur milletvekili ve Ä°slam ÅŸairi’ yazıyordu.

EskimiÅŸ paltosuna sıkı sıkıya sarılarak, ısıtmak için odun bulamadığı Tacettin Dergahı’nın duvarlarına ‘korkma, sönmez bu ÅŸafaklarda yüzen al sancak’ dizesiyle baÅŸlayan o olaÄŸanüstü ÅŸiirini yazdı. Yani Ä°stiklal Marşı’mızı.

Sonra... Sonrası karışık. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile arasını bir türlü düzeltemediÄŸi için Mısır’a gitti. Burada öÄŸretmenlik yaptı. Kur’an’ı Türkçeye çevirme iÅŸine giriÅŸti, ancak sonuçtan memnun kalmadığı için tamamlamadı. 1936 yılında vefat ettiÄŸinde geriye Safahat üst baÅŸlıklı muhteÅŸem ÅŸiir külliyatını ve mücadele ile geçen ömrünü bıraktı.

1979 yılının 27 Aralık günü... Babrak Karmal denilen adamın Brejnev’den istediÄŸi Sovyet askerleri ile Afgan mücahitlerinin ilk çatışması bu gün gerçekleÅŸti. ‘Afganistan’ın özgürleÅŸtirilmesini 15 günde hallederiz’ diyen Ruslar, daha savaşın ilk günü sert bir kayaya çarptıklarını fark etmiÅŸlerdi.  

Abdullah Azzam, Burhaneddin Rabbani, Gülbeddin Hikmetyar, Ahmet Åžah Mesut gibi birinci sınıf komutanlar, 10 yıl boyunca Sovyet Rusya’ya kök söktürdüler. Nihayet Ruslar, 15 Åžubat 1989’da ‘geldikleri gibi gittiler’ Afganistan’dan. Ama iÅŸte o tarihten sonra Afganistan’a beklenen huzur bir türlü gelmedi. Gelmedi çünkü iktidar paylaşımı yüzünden çıkan iç savaÅŸ, emperyalizmin de desteÄŸiyle kuraklığın zaten baÅŸladığı Afganistan’ı bu kez tam anlamıyla bir çöl haline getirdi.

ÇölleÅŸme... DoÄŸru tanım bu. Küresel emperyalizm, bulunduÄŸu coÄŸrafyanın kültürel kaynaklarını, medeniyet havzalarını, insanlık ırmaklarını kurutup çölleÅŸtirme operasyonu yapmaya bayılıyor. Bugün Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye ve benzeri Ä°slam coÄŸrafyalarında yaÅŸadığımız sorunun adı tam olarak bu.

ÖrneÄŸin ‘kitap Mısır’da yazılır, Lübnan’da basılır, BaÄŸdat’ta okunur’ ÅŸeklinde bir sloganı vardı Arap dünyasının. Muazzam bir medeniyet birikiminin tam üzerinde yükselen BaÄŸdat, Arap âleminin kültür baÅŸkenti idi. Kitaplar en çok bu ÅŸehirde dolaşıma girerdi. Åžimdi ÅŸehirde ‘açık kitapçı’ bulursanız ne mutlu size...

Burada bir duralım ve diyelim ki: Küresel emperyalizmin çölleÅŸtirdiÄŸi Ä°slam coÄŸrafyalarında çıkar yol emperyalizmin yancısı olup ‘demokrasi, insan hakları, evrensel deÄŸerler’ falan diye bik bik etmek deÄŸildir. Ä°slam coÄŸrafyasındaki çölleÅŸmeyle mücadele söz gelimi Pennsylvania eyaletinden getirilen aÄŸaçların dikimiyle deÄŸil, sözgelimi Nurs köyünden elde edilen aÄŸaçların aşılanması ve yeni sürgün vermeleri ile söz konusu olacaktır.

Bir ‘çölleÅŸmeyle mücadele programı’ baÅŸlatabilmenin yegâne yolu kendi suyuna, kendi aÄŸacına, kendi güneÅŸine ve kendi ekim-dikim bilgine güvenmekle olur.

Niçin böyledir bu? Åžundan: Memleketin havasına, suyuna, aÄŸacına güvenen bir ÅŸair olarak Akif, Tacettin Dergahı’nın duvarına Ä°stiklal Marşı’nı yazdığı gün, Anadolu halklarının yenilmeyeceÄŸi, bu savaşı kaybetmeyeceÄŸi belli olmuÅŸtur.

Bugün HindikuÅŸ DaÄŸları’nda, Halep’te, BaÄŸdat’ta, PeÅŸaver’de yeteri kadar Pennsylvania çamı mevcutludur. ÇölleÅŸmeyi iki taraftan pompalayan bahçıvanlar da vardır. Bize lazım gelen, kendi çınarını kendisi dikebilecek adamlardır. Akif’in Ä°stiklal Marşı, Ä°slam âleminin aradığı çınarın ta kendisidir:

‘Rûhumun senden, ilâhi, ÅŸudur ancak emeli;

DeÄŸmesin mabedimin göÄŸsüne na-mahrem eli!

Bu ezanlar ki ÅŸahadetleri dinin temeli,

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.’

Ne diyordu Platini: ‘Bu Akif sporcu bir insanmış hafız. TuttuÄŸunu deviren bir pehlivanmış. YiÄŸitliÄŸi cüssede zanneden Akif’e bakıp utansın bence.’ 

YENÄ°ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.